Priene Miletus Didyma

Oylanmamış itibaren 0 yorumlar
0/5
0% kullanıcı yorumları

Tur Tipi

Seçtiklerimiz

Grup boyutu

17 kişiler

Konum

Didim Akbük

genel bakış

Priene Antik Kenti, Aydın’ın Söke İlçesi’ne yaklaşık 15 km uzaklığındaki Güllübahçe Köyü’nde yer alan antik bir İyon kentidir. Milet Antik Kenti’ne araba ile yaklaşık 15 dakikalık uzaklıktadır. Kurulduğunda deniz kenarında olduğu bilinen kent, Büyük Menderes Nehri’nin taşıdığı alüvyonlarla denizi doldurması sonucu denizden 16 km kadar uzaklaşmıştır.

Priene Antik Kenti

Efes ve Milet Antik Kentlerinin de içinde bulunduğu 12 İyon şehirlerinden biri olan Priene şehrinin ilk kuruluşu M.Ö. 8.yy öncesine tarihleniyor. Bilinmeyen nedenlerle ilk yerleşimin terk edilmesi sonrası kent, M.Ö. 4.yy’da oldukça dik bir araziye sahip şu anki konumunda yeniden kurulur. Tarihte sırasıyla Lidyalılar, Persler, Büyük İskender, Bergama Krallığı, Romalılar ve Doğu Romalılar himayesine giren Priene, M.S. 13.yy’da tamamen terk edilir.

Kentin ismi, en önemli antik Anadolu Medeniyetlerinden biri olan Luvice kökenlidir ve ‘Hisar Yurdu’ anlamındadır. Zamanında 4-5 bin kişilik bir nüfusa sahip küçük bir şehir olduğu bilinen Priene’de ilk sistemli arkeolojik kazılar 1868-1869 yıllarında bir Alman ekip tarafından yapılmıştır. Athena Tapınağı’nın önemli parçalarıyla birlikte şehirden çıkartılan diğer eserlerin bir kısmı bugün Berlin Müzesi’nde ve Britanya Müzesi’nde sergilenmektedir.

Priene Antik Kenti, Athena Tapınağı Kalıntıları

Antik Çağ’ın en ünlü bilgilerinden biri olan Bias, M.Ö. 6.yy’da Priene’de yaşamıştır. Ayrıca M.Ö. 334 yılında Büyük İskender’in kente geldiği ve hala yapımı devam eden Athena Tapınağı’nın bitirilmesi için finansal destek verdiği söylenir. Muhtemelen Priene halkı bu desteği karşılıksız bırakmaz ve Büyük İskender’in şerefine bir ev yaparlar. Büyük İskender’in Evi olarak adlandırılan yapının bugün sadece kalıntılarını görebiliriz.

Oldukça iyi bir şehir planlamasına sahip olan Priene’nin 3,5 metreye varan sokakları ve 7 metreye varan geniş caddeleri mevcut. Arazi yapısından ötürü sıklıkla merdivenler kullanılmış.

 Kentin, tarihi dokusunu koruyan sokaklarında ilerleyerek en önemli yerlerinden olan Mısır Tanrıları Kutsal Alanı, Hamam ve Gymnasion (Spor Kompleksi), Antik Tiyatro, Agora (Çarşı), Asklepios Kutsal Alanı, Bouleuterium (Meclis Binası), Gıda Pazarı, Athena Tapınağı, Demeter Tapınağı, Akropolis (Üst Yerleşke) ve Kilise’deki kalıntıları ziyaret edebilirsiniz.

Ayrıntılar:

Antik Tiyatro: Kentin doğusunda yer alan ana giriş kapısından girildiğinde görülen taşlı dik yokuş Tiyatro Caddesi’dir. Bu yolun hemen bitiminde, solda bir oyuk içerisinde Antik Tiyatro yer alır. M.Ö. 4.yy’da yapılmış olan tiyatronun yarım ay şeklindeki oturma düzeni toplam 6.500 kişi kapasiteye sahiptir.

Antik Tiyatro, Priene

Tiyatronun soyunma odalarının da bulunduğu, backstage denilen sahne arkası bölümü ile ön tarafta soylular ve din adamları için ayrılmış görkemli mermer koltuklar günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır.

Soylular İçin Ayrılmış Tiyatro Koltukları

Athena Tapınağı: Tiyatrodan çıkıp yukarıya doğru devam edildiğinde, kentin en yüksek yerinde kayalık bir teras üzerinde M.Ö. 4. ve 2.yy arasında inşaa edilmiş tapınağa varılır. Tapınakta bulunan yazıtta kutsal alanın tanrıça Athena’ya adanmış olduğu yazmaktadır. Bu yazıt Britanya Müzesi’nde bulunmaktadır.

Tapınağın mimarı, ünlü dünya harikası Bodrum Halikarnas Mozolesi’ni de inşa eden Pytheos’tur. Tapınağın kısa taraflarında 6’şar, uzun taraflarında ise 11’er sütun olduğu biliniyor. Günümüzde

ayakta kalmış 5 sütunu ise hala bir zamanlarki görkemini anlatmaya yetiyor ve ziyaretçilerine enfes bir manzara sunuyor.

Bouleuterion: Kentin yönetim binası olarak bilinen meclisin yapımı M.Ö. 2.yy’a uzanıyor. Yapının üç duvarına paralel olarak konumlandırılan 640 kişilik oturma düzenine sahip yapının üstü ahşap bir çatı ile kapalıymış. Yapının tam ortasında tanrı büstleriyle süslenmiş mermer bir sunak görülebilir.

Agora: Bouleuterion’un hemen aşağısında bulunan ve kentin kalbi olan çarşısı, yanıbaşındaki dükkanlarıyla birlikte halkın en önemli sosyalleşme alanıdır.

At nalı şeklinde inşa edilmiş olan Agora’nın kuzeyinde, yani açık olan tarafında ana cadde, diğer üç yanında ise stoa’lar bulunur. Stoa denilen yapılar, güneşten ve yağmurdan koruyan, üstü kapalı sütunlu galerilerdir. Bu galerilerin ancak az bir kısmının kalıntıları günümüze ulaşmıştır. Pazar yerindeki stoa’ların arkasını ise sıra sıra dükkanlar kaplarmış. Ayrıca bir zamanlar burada sanat galerisi de bulunduğu söyleniyor. Agora’nın ortasında da tanrı Hermes’e adanmış olan sunağın kalıntıları görülüyor.

Milet Antik Kent

Aydın ili, Didim İlçesi, Balat köyünde yer alan Miletos’un geçmişi cilalı taş devrine kadar uzanmaktadır. Arkaik dönemde denizcilikle parlamış olan kent, Egedeki suların yükselmesi,Büyük Menderes ağzının çoğu kez değişmesi ve toprakların alüvüyonlarla dolması sonucu Miletos’un Ege Denizi ile irtibatı kesilmiştir. Şuanda denizden bayağı içeride kalan kentin, akılcı düşüncenin, geometrinin, astronominin ve felsefenin temellerinin bu şehirde atıldığı yer olarak da bilinmektedir.

Milet ismi ise mitolojik açıdan Apollon ile ilgilidir. Miletus, Apollo ile Minos’un kızı Akakallis’in oğludur. Akakallis babasının gazabından korunmak için oğlunu ormanda saklar.Apollo da ddişikurt’a onu beslemesi için emir verir. Miletus kurtlar tarafından büyütülür. Daha sonra bir çobanın bulduğunu ve evine getirilip büyüttüğü söylenir. Miletus yetişkin olduğunda Girit’i terk eder ve Karia gelir. Menderes nehrinin kızı Kyane ile evlenir ve Miletos’u kurar. Miletos ismininde buradan geldiği söylenmektedir.

M.Ö. 38 yıllarında ise Roma imparatorlarının özel ilgisiyle özerkliğini elde eden ve İon şehirleri arasında anakent düzeyine ulaşan Miletos çok geniş bir alana inşa edilmiştir. Kentte ilk girişte sizleri Yunan-Roma tipinin en güzel örneklerinden biri olan Milet tiyatrosu karşılar. Helenistik dönemde 5300 kişilik olarak inşa edilen tyatro, Roma dönemiyle birlikte kapasitesi artırılarak 15 bin kişiye çıkarılmıştır. Sahnenin ayakta kalan parçaları ve katlar arasındaki galeriler, tiyatro atmosferini canlı tutmaktadır. Tiyatrodaki tonozlu geçitler ise çok iyi korunmuşlardır ve tiyatrodaki geçitlerden geçerek arkasında bulunan limana ulaşabiliyorsunuz. Kentin 4 büyük limanı vardır. İlk ikisi, 2 aslan heykeli arasına bağlanan zincir ile kapatabilen Aslanlı limandır. Üçüncü liman Athena tapınağının yakınlığından dolayı Athena limanı olarak anılır. Kentin doğusundaki kumsal kıyı ise dördüncü liman olmuştur.

Yine Tiyatro’nun biraz ilerisinde bulunan Senato binası ve karşısında kente su dağıtımını sağlayan Nymphaion vardır. Nymphaion; Heykeller le benzenmiş üç katlı halk havuzu ve çeşmesi olarak bilinmektedir. Nymphaion üç nişin üzerine konumlandırılmıştır. Yapının arkasında yer alan su kemerleri vasıtasıyla ulaşan sular, depolarda biriktirilip hem Nymphaion çeşmesini beslemede hemde kanallar vasıtasıyla kentin çeşitli yerlerine su dağıtımı yapılmaktaydı.

Ören yerine girişte ilk anda fark edilen yapılardan biri de Marcus Aurelius’un teyzesi, Antoninus Pius’un karısı Faustina adına yaptırılmış, Faustina hamamıdır. Anadolu’daki en büyük Roma hamamlarından biri olan hamam, soğuk,sıcak ve ılık kısımları, soyunma odaları ve havuzun rahatlıkla gözlemlenebildiği hamamda, havuz kenarında boylu boyunca uzanmış bir nehir tanrısı Meandros heykeli ve aslan figürlerinin birer kopyası bulunmaktadır. Aslan figürlü heykelinin orjinali Paris Louvre müzesinde sergilenmektedir.

En önemli dini merkez stoanın batısındaki Delphinon’dur. Burası Apollo Delphinios için tapınak yeriydi. Delphis (yunus) zeki ve müzik seven bir balık olduğu için Apollo’ya adanmış bir hayvan olarak kabul edilirdi. Bu tanrı, denizcilerin ve gemilerin koruyucusuydu. Asıl tapınak kentin birkaç mil güneyindeki Didymaion’daydı. Burası tapınaklarının gösterişsiz oluşuna iyi bir örnek sayılabilir.

Bouleuterion (meclis binası) M.Ö. 175-164 yıllarında yapılarak Apollon, Hestia (ocak ateşi tanrıçası) ve Demos (Halk)’a adanmıştı. Oturma yerleri tiyatroda olduğu gibi geniş yarım daire formundadır ve 1500 kişi alma kapasitesine sahiptir. Kendi türünün en görkemlisidir ve daha sonra bu yapıya bir de sahne eklenmiştir.

Anadolunun ilk planlı kenti olan Miletos da keyifli anılar biriktireceğinizi umarak sizleri Miletos turumuza bekliyoruz.

Didyma 

Antik dünyanın en önemli kehanet merkezlerinden biri olan Didyma Apollon Tapınağı, Aydın’ın Didim ilçesinde yer almaktadır. İyon’ya kent devletlerini oluşturan Efes, Priene gibi önemli kentlerin kehanet merkezliğini yapan Apollon Tapınağı’nın asıl bağlı olduğu Miletos antik kentinin kutsal alanıydı. İnşasına M.Ö.560 yılında başlanmış olmasına rağmen hiçbir zaman bitirilememiştir. Bitirilemeyişinin birçok nedeni vardır elbet ama antik dünya içinde en büyük üçüncü kutsal alan oluşu belki de bitirilemeyişinin ana nedeniydi. Antik dünyanın diğer iki büyük kehanet merkezleri ise, Efes’teki Artemis Tapınağı ile Samos’daki Hera Tapınağıdır. Hierapolis antik kentini sizlere anlatırken Apollon hakkında ufak bir bilgilendirme yapmıştım ama tapınağın Apollon’a adanmış olması ve konumuzun Apollon olması nedeniyle tekrar bu bilgiyi sizlere paylaşmayı zorunluluk haline getirmiştir diye düşünüyorum. Rivayetlere göre, tanrıların tanrısı Zeus ve sevgilisi Leto’nun iki çocuğundan biri olan Apollon, sarışın ve çok yakışıklı biri olmasının yanında Artemis’in ikiz kardeşidir. Mitolojide güneşin, müziğin, ateşin, şiirin ve sanatın tanrısı olan Apollon, aynı zamanda kehanet yapan bilici olarak bilinmektedir. Antik Yunan kültüründe böyle bilinmesinin yanısıra çobanların ve onların sürülerinin koruyucusu olarak görülürmüş. Neden mi? Tanrı Apollon bir gün Didim yöresinde çobanlık yapan Brankhos’a rastlar. Brankhos’tan çok hoşlanır ve ona kehanetinin sırlarını öğretir. Öğrendiği tanrısal sırları insanlara aktarma amacındaki Brankhos, defne ormanı ve su kaynağının bulunduğu, bugünkü tapınağın yerine, Apollon adına ilk tapınağı yapar. Tapınak uzun yıllar boyunca Brankhos’un soyundan geldiği bilinen Brankhidler tarafından yönetilmiş. Ta ki M.Ö. 494’teki Miletos şehri ile Apollon Tapınağını yerle bir eden Pers saldırısına dek. İyon kent devletlerinin isyanını bastırmak amacıyla gerçekleştirilen bu saldırı, bölgenin gördüğü en yıkıcı mücadelelerden biri olmuş ve bu saldırıdan sonra, tapınağın en önemli varlıkları Pers’in başkenti Ekbatan’a götürülmüş. Tarihin babası Herodot ise hikâyenin devamını şöyle anlatmakta; “Brankhidler tanrılarına sadakatsizlikle suçludurlar, tanrıya sunulmuş hazineleri hiç duraksamadan Pers kralına teslim etmiş ve ihanetlerini izleyecek olaylardan kurtulmak için de onun peşinden Pers ülkesine kaçmışlardır. Yüz elli yıl sonra İskender buraya gelmiş. Ordusundaki Miletoslulara ne yapması gerektiğini sorduktan sonra, yerleşmeyi yerle bir etmiş. Böylece babalarının işlediği suçun cezasını oğulları ödemişlerdir” diye bahsetmektedir.

Heredot’un da dediği gibi birkaç yüzyıl sonra Büyük İskender’in Miletos’u almasıyla, tapınak yönetimini Miletos kentine veren Büyük İskender, bu davranışından ötürü yöre halkı tarafından Zeus’un oğlu olarak ilan edilmiştir. İskeder’in yardımlarıyla da tapınak bugünkü halini almıştır. Tapınağın bugünkü halinden biraz bahsedecek olursak, 110 metre uzunluğunda 50 metre genişliğindeki ölçüleriyle, dört yanından basamaklarla çıkılan bir platform üzerinde çift sıra oturtulmuş düzeni ve kutsal avlusunun 17,5 metre varan yüksekliğe sahiptir. Tam bir tapınma mabedi olan Apollon Tapınağının mimarları ise, Miletoslu Daphnis ile Efes’teki Artemis tapınağının mimarı olan Paionios’tur. Zamanında çift sıra 124 sütunla çevrilmiş olan tapınağın ortasında “Sella Kutsal Alanı”  bulunmaktaydı. Bu kutsal alana yalnızca rahip ve kâhinler girebilmekteydi. Sella Kutsal Alanı, 53 metre uzunluğuna ve 21 metre genişliğe sahiptir. Kutsal avluya inilen kapıların arasındaki tek parça mermer blok tam 70 ton ağırlığında olduğu söylenmekle birlikte dünyanın en büyük mimari parçası olarak kabul edilmektedir. Günümüze kadar ulaşabilmiş bu kutsal alanda üzülerek belirtmeliyim ki, zaman zaman da olsa konser ve sanat organizasyonlarına ev sahipliği yapmaktadır.

 

Didim’in sembollerinden biri haline gelen ve yüzünün ortasında bir yarık olan Medusa, Yunan mitolojisinde yer altı dünyasının dişi canavarı olan üç kardeşten biri olarak bilinir.  Kardeşlerin içinde ölümlü unvanına sahip olan tek kişi Medusa‘dır ve kendisiyle yüz yüze geleni taşa çevirme yetisine sahiptir. Antik dönemde önemli noktalarda, büyük yapılarda ve kutsal alanlarda sık olarak kullanılmasının sebebi de budur. Muhtemelen aynı amaç için tapınağa çok sayıda Medusa kabartması yapılmak istense de yapıyla beraber heykelcikler de yarım kalmıştır. Meşhur olan Medusa figürüne ise tapınak girişinin bahçesinde rastlayabilirsiniz. Tapınağın diğer adı olan “Didyma”  sözcüğü ise, ikiz kardeş anlamına gelmektedir. Böyle denmesinin bir başka nedeni ise, dünyanın yedi harikasından birisi olan ve Apollon’un ikiz kardeşi olan Artemis’in kendi adıyla yani Artemis tapınağında kutsal yolun son bulmasıdır. Batı Anadolu kıyılarının en etkileyici ve bağımsız anıtı olarak nitelendirebileceğimiz Didyma Apollon Tapınağının benzersiz planı, boyutları ve çok iyi bir durumda korunak günümüze kadar gelmesi bizlerde fazlasıyla hayranlık uyandırdı. Birçok yabancı arkeolog sayesinde yapı bugün çevresindeki sütunlar dışında tümüyle ayaktadır.

 

Included/Excluded

Transfer (Pick-up and Drop back to your hotel)
Breakfast
Lunch
Entreance Fee

Tur Lokasyon

Yorumlar

0/5
Oylanmamış
Based on 0 Yorum
Mükemmel
0
Çok İyi
0
Ortalama
0
kötü
0
Terrible
0
Yorum Yok
You must log in to write review

helinim Tour ico-vefified-1

Üyelik Tarihi Mar 2020

from 35 €

Ekstra Fiyatlar:

({{type.price_type}})
{{type.price_html}}
({{type.price_type}})
{{formatMoney(type.price)}}
{{total_price_html}}
from
35 €
0 Yorum